Haber

Bilirkişi raporu: İliç’te hızlı önlemler alınmazsa yavaş yavaş zehirleyecek

İSTANBUL – İliç’te Anagold Madencilik’e ait Çöpler Altın Madeni’nin liç sahasında meydana gelen kayma bilirkişi raporuna göre iş kazası olarak tanımlandı. Rapor soruşturma dosyasına girdi. Rapora göre bölgede 9 milyon 701 bin metreküp miktarında siyanür solüsyonlu hafriyat aktı. Rapora, madende çalışanların ifadeleri ile Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporunda yer verilen bilgiler de girdi. Bilirkişilere göre toprak numunelerinin konsantrasyonların birbirine yakınlığından dolayı arsenik ve kobalt kirleticisi için yığın liç (Heap Leach) sahasındaki kaymadan kaynaklı kirlilik oluşmadığı düşünülüyor. Bilirkişiler, yaşanan olaydan şirketin müdürünü kusurlu olmadığı kanaatini de rapora ekledi.

‘ŞİRKET MÜDÜRÜ KUSURLU DEĞİL’

9 işçinin hala siyanürlü toprak altında olduğu İliç’te madenle ilgili yürütülen soruşturmaya bilirkişi raporu eklendi. Bilirkişiler, Sabırlı Deresi’ne liç sahasından akan toprak yığınının en son noktasından Fırat Nehri üzerindeki Çöpler Köyü Barajı’na olan uzaklığın bin 600 metre olduğunu tespit etti. Bilirkişiler hazırladıkları raporda Anagold Madencilik Ülke Müdürü Cengiz Yalçın Demirci’nin meydana gelen ‘kaza olayında’ kusurunun bulunmadığı kanaatine vardı. İlgili kısımda şu ifadeler kullanıldı:
“Anagold Madencilik A.Ş’ye ait finansla ile ilgili işlerde üst merciler, SSR üst yöneticiler ve Çalık Holding üst yöneticilerine bildirilmesi ve bununla ilgili koordinasyonu sağladığı, teknik olarak yetkisinin olmadığı tespit edilmiş olup meydana gelen kaza olayında kusurunun olmadığı, Kanaatine varılmıştır.”

YÜZEY SUYU İNCELEMESİ

Bilirkişiler bölgedeki 9 adet yüzey suyu analiz raporunda yaptıkları incelemede, ağır metal analiz sonuçlarından kadmiyum sonuçlarının yüzey suları için çevre laboratuvarının algılama sınırının, 0,0002 mg/L altında gözlendiğini belirtti: “Arsenik, bakır, çinko, toplam krom, kurşun, nikel konsantrasyonlarının tespit edildiği ancak 17 Aralık 2022 tarihli ve 32046 sayılı Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ve Uluslararası rehber olan IFC kriterleri için izin verilen ağır metal deşarj limitlerini aşmadıkları görülmektedir.”

TOPRAK ANALİZ RAPORULARI İNCELENDİ: ‘SINIR DEĞERİN ALTINDA’

Raporda, Çöpler Anagold altın maden sahası çevresinde 3 adet toprak analiz raporu incelendiğinde toplam siyanür ve cıva sonuçlarının, toprak için çevre laboratuvarının algılama sınırının, yani 0,5 mg/Kg’nin altında olduğunu kayda geçirildi: “27605 sayılı Toprak Kirliliğinin Kontrolü ve Noktasal Kaynaklı Kirlenmiş Sahalara Dair Yönetmelik’te Jenerik Kirletici Sınır Değerleri Listesi’nde verilen jenerik kirletici sınır değerini aşmadıkları görülmektedir. Yine toprak analiz raporları incelendiğinde 1 adet toprak numunesinde kobalt konsantrasyonunun ve 3 adet toprak numunesinde arsenik konsantrasyonunun jenerik kirletici sınır değerini aştığı tespit edilmiştir. Kobalt kirletici için deri emilim faktörü bulunmadığından sadece toprağın yutulmasından kaynaklı mazuriyet oluşmaktadır.”

‘SINIR DEĞER AŞILMADIĞINDAN SOLUMA KAYNAKLI RİSK YOK’

Arsenik kirleticisi için de toprağın yutulması ve deri teması yoluyla emilimden kaynaklı mazuriyet oluştuğuna dikkat çekilen raporda, “Kaçak tozların dış ortamda solunmasından kaynaklı değerlendirmeye göre arsenik konsantrasyonu değerlendirilirse; jenerik kirletici sınır değerinin aşılmadığından dolayı solumadan kaynaklı risk oluşmamıştır” denildi.

Değerlendirmelerin 26 Şubat 2024 tarihine ait analiz sonuçlarından elde edildiğine değinen bilirkişiler, liç sahasında kaymadan kaynaklı kirlilik olmadığını düşünüyor: “Toprak numunelerinin konsantrasyonların birbirine yakınlığından dolayı arsenik ve kobalt kirleticisi için liç sahasındaki kaymadan kaynaklı kirlilik oluşmadığı düşünülmektedir.” Raporda, bütün önlemlerin alınarak incelemelere devam edilmesi kanaatine varıldığı da belirtildi.

ÇEVREDE KAÇINILMAZ OLUMSUZ ETKİ

Rapordan öne çıkanlar şöyle: “Proje sahasının Türkiye’nin en büyük su toplama havzasına sahip Fırat Nehri’ne sadece birkaç yüz metre uzaklıkta (yaklaşık 1600 m), Munzur Dağları ekosistemi içerisinde bulunduğu kayıtlarda mevcut olup, hızlı önlemler alınmadığı takdirde hava, su, toprağın ağır metaller ve kimyasallarca yavaş yavaş zehirlenmesi ve çevrenin flora faunasında da olumsuz etkiler meydana getirmesi kaçınılmaz olacaktır. Olay günü ve öncesinde meydana gelen gerilme çatlakları ve deformasyonların görülmesi bu faciayı önleyecek bir projenin yapılıp uygulanmasının imkânsız olduğunu göstermektedir. Liçin kapasitesi çoktan aşılmıştır.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu